Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

BUDAPEŞTE / MACARISTAN


   

   Budapeste de Bratislava gibi Viyana'ya yakın şehirlerden.  Otobusle gitmek mümkün fakat biz bebegimizin yurumeye başladığı ve yerinde hic oturmak istemedigi bu dönemde bunu göze alamadık. Sixt'ten arac kiralayarak 3 saatte Budapeşte' ye vardık. Budapeşte dolu dolu bir şehir. Gezilecek çok yer var.

   Önce, ne de olsa altimizda araç var, kendimiz gezelim diye düşünsek de, neyin nerede oldugunu bilmediğimiz için zaman kaybetmemek adina Big Bus araclarina bilet aldik. 2 kisi 50 € (Ağustos 2015) Hop on-Hop off olan bu turlarla gezmek cok rahat. Size bir harita ve kulaklik veriyorlar. Arac icinde önünden geçtiğiniz yerler hakkinda kulaklikla bilgi aliyorsunuz ve ilginizi ceken yerde inip geziyorsunuz. Harita üzerinde numaralar goreceksiniz. Bunlar sehrin onemli gezi noktalari. Bu duraklardan istediginizde inip, istediginizde binebiliyorsunuz. Araclar surekli olarak bu rotada donuyorlar. Biletler 24 saati kapsiyor. Cumartesi alırsınız 2 gün kullanabilirsiniz. 
   Eşimin tabiriyle Big Bus sayesinde "Budapeşte'yi taksici olacak kadar öğrendik" :)




   Avrupa Birliği’ne girmiş olmasına rağmen henüz Euro'ya geçmemiş olan Budapeşte’de halen Macaristan’ın kendi para birimi olan Forint kullanılıyor.  Bu nedenle diğer AB ülkelerine göre daha ucuz. Hatta diş tedavisi fiyatlarının da uygunluğu nedeniyle, dış ülkelerden "Diş Tatili" adında turist çekmekte.

   Macaristanin baskenti olan Budapeşte 150 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Hamam kulturu, toz biber (paprika) ve kahve bu şehre Osmanlı'dan miras kalmış. Paprikanın 40 çeşidi varmış. Madem bu kadar ünlü biz de tadina bakalım dedik.


     Bir de bu toz biberler için hatira olmasi adina saklama kutusu aldık. 


   Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehri olan Budapeşte'de, Macaristan nüfusunun beşte biri yaşamaktadır.

 Budapeste'yi "free walking tour" yani "bedava yürüyüş turu" ile gezebilirsiniz. Rehber eşliğinde yapilan tur sonunda, rehbere bahşiş vermeniz yeterli. Anlatım dili İngilizce. Turun sitesi için tık tık...

   Tuna Nehri şehri ikiye bölüyor. Dağlık olan ve önemli tarihi binaların olduğu taraf "Buda", düzlük ve daha merkezi olan taraf "Peşte". 
   Buda ve Peşte'yi birbirine bağlayan pek çok güzel köprü var. En önemlisi de "Lanchid" (Macarca) yani "Chain Bridge" "Zincirli Köprü".




Bu da bir diğeri Elisabeth Bridge ve hemen arkada ki tepede bulunan Özgürlük Heykeli



 Elisabeth Köprüsü 260m kemer uzunluğuyla 1926'ya kadar dünyanın en uzun asma köprüsü olmuş.
       Savaş zamanı Alman ordusu tarafından yıkılan köprü, 20 yıl onarılmamış ve hüzünlü bir görüntü ortaya çıkmış.
     100 yıl süren savaşlarda Budapeşte'nin % 60'ı harap olmuş.


Savaş sonrası yıkılan köprüler ve arkada harabeye dönen Budapeşte

   
     Budapeşte'deki yapıları not alırken Macarca isimlerini de kaydetmeyi unutmayın. Çünkü oraya gittiğinizde haritada görmeyi beklediğiniz İngilizce isimleri bulamıyorsunuz. 
   1800'lu yıllarda 600'u aşkın cafenin bulunduğu Budapeşte'de cafe kültürü hala oldukça yaygın. Araç trafiğine kapalı pek çok cafe caddesi var.




  
     Bu cafelerden en meşhuru tarihi Cafe New-York. İçinde bazı masalar boş olmasına rağmen rezerve olduğu için almıyorlardı ve kapıda uzunca bir kuyruk vardı. Bu nedenle biz lezzetlerinin tadına bakamadık. Sizler bu deneyimi yaşarsanız bizimle paylaşın lütfen.





   Budapeşte karanlık geçmişe sahip olan sehirlerden. Nazi donemine ait bilgiler edindikce insanın tüyleri ürperiyor. Astoria Oteli bunlardan biri. 2. Dünya Savaşı'nda karargah olarak kullanilan otel ayni zamanda çeşitli ülke casuslarının da gizli gorusmelerini yaptigi mekan olmustur. Naziler tarafindan işkence ve sorgu odalari olarak kullanılmıştır.

  
  Bir diğer karanlık geçmişe sahip yer de şimdilerde Terör Müzesi olarak kullanılan bina. Bu binada Nazi dönemine ait sorgu ve işkence odaları bulunmaktadır.

  Çatısı çok değişik tasarlanmış. TERROR yazısı güneş vurduğunda binanın duvarına yansıyor.




 Binanın dışında ve içinde orada öldürülen insanların fotoğrafları bulunmakta. 




  Budapeşte'ye gitmeden önce nereleri görmeliyiz diye araştırırken Terör Müzesi beni çok etkilemişti. Fakat gittiğimizde hayal kırıklığına uğradım. Bina 4 katli olmasına rağmen sadece 2. katı gezebiliyorsunuz. Fotoğraf çekmek yasak. Ben zindan ve sorgu odaları görmeyi beklerken, bazı askeri kıyafetler, iletişim araçları ve o donemi yasayanların videolarıyla yetinmek zorunda kaldık. Ben boşuna para ödemeyin derim. Girişte Euro geçmiyor, HOF ile ödeme yapmanız gerekiyor.  1 kişi 2000 HUF (ortalama 21 TL) (Ağustos 2015).





   Nazi Almanya’sına dair birçok hikaye barındıran Terör Müzesi’nin önünde yıkılan Berlin Duvarı’nın bir parçası ile Demir Perde Sovyet Birliği’ni tasvir eden bir anıt bulunuyor.




Terör Müzesi'nin komşusu Yunus Emre Enstitüsü. Yurtdışında bayrağımızı görmek bizi gururlandırıyor.




   Macaristan halkı kendilerini Macar olarak nitelendirseler de Hun kökenlidirler, ülke isminin de Hungary olmasının sebebi budur. Hungaria’nın anlamı da zaten Hun ülkesidir.       
   Tarihlerine ciddi saygı duyan bu toplum günümüze kadar bunu koruyarak gelmiştir. Kahramanlar Meydanı'nda yer alan Atilla ve onun kahraman askerlerine ait heykellerini görebilirsiniz. Büyük Türk Kağan'ı Atilla’nın at üstündeki heykelinin arkasında yer alan askerlerden biri elinde  güneşle hilalden oluşan bayrağı taşımaktadır. Macar halkı Atilla’yı seviyor ve onun kahramanlıklarıyla gurur duyuyor.








       Meydanın yanında sizi çok enteresan bir bisiklet bekliyor. 10 ve 12 kişilik olan Party Bike adında ki bu bisikletleri bir şoför eşliğinde ve bira içerek siz sürüyorsunuz. Biz bunu kullanan bir erkek gruba denk geldik, inanılmaz eğleniyorlardı.


  
  Biz fark etmedik ama Kahramanlar Meydanı yakınında devasa bir kum saati bulunuyormuş. Macar Devrimi anısına yapılmış olan bu kum saatinin özelliği ise kumlarının 1 yılda dökülmesiymiş. Siz görmeden dönmeyin. 

   Andrassy Utca Caddesi Avrupa'nın en ünlü caddelerinden biri. Opera Binası, Terör Müzesi ve cadde sonundaki Özgürlük Meydanı ile Kent Parkı'nı bu yolu takip ederek görebilirsiniz.
    
    Opera Binası, 1884 yılında Viyana’daki opera binasına rakip olarak  inşa edilmiş. Gerçekten de Viyana'daki opera binasının kopyası gibi. Vaktiyle kraliyet operası olarak hizmet veren bina halen kullanılıyor ve dünyanın en güzel opera binalarından biri olarak kabul ediliyor.



City Park
  İçerisinde hayvanat bahçesi, lunapark ve sirk bulunuyor.  Lunaparkta Avrupa'nın en eski ahşap hız trenini görebilirsiniz. Ayrıca Avrupa’nın en büyük açık hava buz pisti de Kent Park içerisinde. Buz pistinin keyfini çıkarabilmek için Budapeşte’yi kışın ziyaret etmeniz gerekiyor.

    Arkamda gördüğünüz devasa dönme dolap civarı alışveriş meydanı olarak geçiyor.


Parlamento Binası
   Acikcasi parlamento binasina hayran kaldik. Inanilmaz gosterisli bir bina. Almanya ve İngiltere Parlamento binalarından sonra, dünyanın 3. buyuk parlamento binasi olması da bu görkemi açıklamaya yeterli sanirim. Ozellikle gece isiklandirilmis haliyle mutlaka gorun. 
    Bina 1885 yilinda yapılmış. 233 heykelin süslediği toplam 691 oda bulunuyor. Binanın cephesi, Macar hükümdarlarının 88 adet heykelleriyle süslenmiş. Bina süslemelerinde 40 kg altın kullanılmış. Binaya 27 farklı kapıdan girilebiliyor. Bina içindeki merdivenlerin toplam uzunluğu ise 20 km’yi geçiyor. Macarların Hıristiyanlığı kabulü ile 1000 yılında papa tarafından gönderilen Kutsal Haç da bu binada bulunuyor.
    Malesef burayi istediginiz her gun gezemiyorsunuz. AB uye ulkelerinin vatandaslarina giris ücretsiz, diğer ülkelere ücretli. Ziyaret icin 10 nolu kapidan kayit yaptirmaniz gerekme.



   
       Akşam tekne turu yapmadan dönmeyin. Bu güzel şehir ışıklarla ayrı bir güzel. (Big Bus fiyatına tekne turu da dahil.)






    Fakat tur gereksiz uzun sürüyor. 2 saat süren tur da yemek de alabiliyorsunuz. Pizza + sınırsız içecek 10 ya da 13 Euro'ydu. Kesinlikle yemek almayın. Ömrümüzde yediğimiz en kötü pizzaydı. Zaten turu da insanlar yemek satın alsın diye bu kadar uzattıklarını düşünüyorum.


  Budapeste'ye gitmeden once  pek cok blogdan bilgi edindim. Beni en heyecanlandiran sey ise Shoes on the Danube Aniti oldu. Nazi Almanya'sı doneminde Yahudilere yapilan soykirimi anlatan bu aniti gormeyi cok istedim. Yahudiler katledilmek uzere Tuna Nehri kiyisina dizildiklerinde, ayakkabilarinin cikarilmasi istenirmis. Onlardan geriye sadece bu ayakkabilarin kaldigi  gunleri hatirlatan bu anit beni cok etkiledi. Pek cok insani benim gibi etkilemis olacak ki bu anit "Huzunlu Ayakkabilar" olarak da adlandirilmakta. Malesef genellikle "kopyala-yapistir" seklinde olusturulan yanlis bilgilerle dolu bloglarin kurbani oldum. Okudugum tum bloglarda bu anit icin "parlamento binasinin hemen onunde" vurgusu yapiliyordu. Parlamento binasinin onune gittim anit yok, bastan sona yurudum yine yok. Orada bankta oturan bir cifte sorduk onlar da burada oyle bir anitin olmadigini soyledi. Siz de benim gibi yanilmayin ve bu guzel aniti mutlaka gorun. Bunun icin ulasim bilgisi: 15 nolu otobus / 70-78 nolu troleybus (elektrikli otobus) yada M2 metro hattiyla Kossuth Lajos te'r istasyonunda inerek ulasabilirsiniz.
   Big Bus' ta bu anittan bahsedilmemesi bence buyuk eksiklik.




     Biz Budapeste icin 1 gün ayırmıştık o nedenle akşamüstü  Viyana'ya dönüş için yola çıktık.



   Fakat yola çıkınca yorulduğumuzu fark ettik ve yolcuğumuzu sağlıklı tamamlamak adına yol üzerine bir yerde konaklamaya karar verdik.




  
   Hotel dıştan güzel görünmesine rağmen bakımsızdı. Güzelim binaya yazık etmişler. Buna rağmen bizden sonra gelenlere full dediler. Anlaşılan bizim gibi yola devam edemeyecek durumda olanlar mecburen burayı tercih etmek zorunda kalmışlar.
    Madem Viyana'ya dönemedik ertesi sabah Budapeşte'ye geri dönüp kaldığımız yerden devam edelim dedik.
   
    
     Ve gelelim şehrin Buda kısmına...


Gellert Tepesi
   Kraliyet Sarayı’nın güneyinde bulunan ve Budapeşte’yi seyredebileceğiniz en güzel noktalardan biri. 235m yükseklikte yer alan bu tepeye araçla çıkabileceğiniz gibi Elisabeth Köprüsü'nün bitimindeki merdivenleri tırmanarak da ulaşabilirsiniz. Biz bebek arabamız olduğu için Big Bus'la çıktık fakat inerken bu yolu tercih ettik. Bebek arabamıza rağmen ortalama 10 dk'da ve zorlanmadan aşağıya indik. Uzaktan bakınca tepeye kadar merdiven varmış gibi görünse de yolun büyük çoğunluğunu bayır yollar oluşturuyor.
      Cok enteresandir ki bu tepeye uzun yıllar cadılı olduğu düşünüldüğü icin ev yapılmamış.




    Bu tepe de biraz soluklanmak için Palinka Terasz adlı cafeye oturduk. Kütükten banklarıyla çok hoş ve fiyat olarak uygun biryer. 2 latteye 4 Euro ödedik. Sizlere de tavsiye ederiz.

   Tepede sizleri Özgürlük Heykeli karşılıyor. II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Sovyet askerleri anısına yaptırılan, aşağıdan bakınca ufacıkmış gibi görünen heykel yanına gidince yaklaşık 40 metrelik yüksekliği ile şaşırtıyor.


     Kale bölgesi! Kaleye keyifli bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz gibi Budapeşte’nin sembollerinden olan tarihi finikülerle (dikey tren) de şehir manzarasını seyrederek çikabilirsiniz. 1870 yılında yapılan finiküler o yıllarda buharla çalışırken, günümüzde elektrikle çalışmaktaymis.


     
  Tünel 19. yy'ın ortalarında inşa edilmiş. 350 m uzunlugunda, 9 m genisliginde. Burasi eskiden Budapeste'nin merkezi olarak kabul edilirmis ve tum mesafeler buradan hesaplanirmis.
   Turul Heykeli, Turkce'deki Doğan-Tuğrul'dan gelmekte. Oldukca gorkemli bir heykel.

     Kale içerisinde kalan Eski Şehir geçen yıllara direnmiş ve o zamanki halini mümkün olduğunca korumuş vaziyette. Buradaki neredeyse her binanın ayrı bir etkileyici hikayesi var.

   Yeşil kubbesiyle dikkat ceken Kraliyet Sarayı Savaşlarla geçen yıllar boyunca saray, karargah vb. farklı amaçlarla kullanılmış.

    Biz sarayın bahçesinde yerel yiyeceklerin sunulduğu bir festivale denk geldik. Çok farklı lezzetler vardı. “Budapeşte’de ne yiyelim” diye soracaklara da bir tatlı, bir tuzlu tavsiye edeyim. Türkiye’de 1-2 yıl önce “makara”  (Kıvanç Tatlıtuğ'un Kuzey Güney dizisinde ünlenen) adıyla satılmaya başlanan Kurtos Kalacs  ve üzerine rendelenmiş peynir, ekşi krema ve ezilmiş sarımsak konulan bir yiyecek olan Langos yemeden dönmeyin!














           Biz de bu festivalden akasya, lavanta ve kuşburnu balı aldık. Tatları gerçekten çok farklı.



    
    Yapımı 1905 yılında tamamlanan Balıkçılar Tabyası , 7 ayrı burçtan, kubbelerden ve bunları birbirine bağlayan kemerlerden oluşmakta. 1988’den beri UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunuyormuş. 7 kule ise 7 Macar Kavmi'ni simgeliyormuş.


        Hemen yanında bulunan Matyas Klisesi de şehrin sembollerinden. Bir dönem cami olarak da kullanılan kilisenin ismi burada 2 kez evlenen Kral Matthias’tan geliyor. Muhteşem bir akustiğe sahip olan kilisede zaman zaman konserler veriliyor.

       Buda bölümünde bizim gezemediğimiz fakat size tavsiye edeceğim Gül Baba Türbesi var.


 Bir de 1. Bolge'de Naphegy Ter Meydani'nda bir cocuk oyun parkinda Ataturk'ün büstü yer aliyormus. Bunu da donunce bir gazetede ki kose yazsindan ogrendim. Cocuklar ornek alsin diye parka yerlestirilmis. 


   Siz de bizim gibiyseniz, evinize dönerken bu şehirden hatira bir şeyler götürmek isteyeceksiniz. Bunun için Central Market’e uğrayabilirsiniz. Biz pazar günü kapalı olduğu için giremedik. Özgürlük Köprüsü’nün hemen yakınında yer alan bu yerel pazarda yiyecek, kıyafet ve hediyelik eşya gibi pek çok şeyi uygun fiyata bulabilirsiniz.
    Saray etrafındaki hediyelik esyacilarda satılan hemen her şey merkezde neredeyse yarı fiyatina. O nedenle merkezdeki market bizdeki tekel bayileri andıran dükkanlardan alisveris yapmanızı öneririm. Mesela bu bardaklar saray yanında 1500 Forint'ken biz 750 ye aldık. 


     Hediyelik eşyalarda genellikle bu desen kullanılıyor. Mutlaka bir anlamı vardır. Bilenler bizimle paylaşsın lütfen.

     Budapeste'de ucuz is gucu ve farkli mimari yapi nedeniyle pek cok film cekilmis. Bunlardan bazilari; bas rolunde Madonna'nin oynadigi Evita, Karanliklar Ulkesi, Kan ve Ask, 
World War Z... Budapeste'ye bir de bu gozle bakin.


     Son olarak bizim gibi rotanız Budapeşte'den Viyana'yaysa geç saatlere kalmayın derim. Budapeşte ve Bratislava yolu, Viyana'ya doğru giderken kesiştiği için dönüş yolu inanılmaz kalabalık oluyor.





GÜNCELLEME DEVAM ETMEKTE..

2 yorum:

  1. "Budapeştede alternatifleri ararken sitedeki resimlere bakıp birazda gaza geldik :) Budapeştede bir turkçe rehber bulduk ( www.budapeste.net ) ve alternatif bir tur istedik. Tam anlamiyla harikaydi. Tüm resimdeki yerleri ve Budapeştenin alternatif sıra dışı mekanlarını iki gün boyunce gezdik. En çok hoşumuza gidende ikinci el dükkanları ve bit pazarıydı. Harika yağlı boya tablo buldum 80 euroya.....
    "

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geri bildirim icin cok tesekkur ederim. Çok memnun oldum. Biz bit pazarını atlamışiz. Budapeste'ye tekrar gidip gezemediğimiz yerlere mutlaka uğrayacağız. Belki bende bir tablo bulurum ;)

      Sil